kış etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kış etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Ocak 2021 Pazar

"Bedenime Tapıyorum" Challenge'ı geldi!

 

Sen onca tasarruflara imza at, yok ajans harcamalarıdır, iş ortakları masraflarıdır, hepsini kes, her şeyleri in-house, yani kendin, yapmaya çalış... Ama yetmez bu kapitalist düzene elbette. Bir önceki yazımda nasıl da böbürleniyordum: şu zor zamanlarda, canla başla, olağandan da daha fazla çalışıp (olağanımız da çok yoğun da!), her türlü özveri ile, canım ve biricik şirketime en şahanesiyle destek veriyordum.

Ama yetmez tabi. Bu kapitalist düzen çalışanı dibine kadar sömürür ve sömürmeye devam etmek ister!

Kadın başımla (niye kadına bağladım burda bilmiyorum 😁), sana yıllardır hesabını bildiğim, zira bütçeleri yapan benim, şahane paralar kazandırmış, gani gani karlar ettirmişim. Benim ve ekibimin maaşları, sana kazandırdıklarımızın yanında milyonda bilmem kaçıncı biri!!! Kırk yılda bir zarar ettin, ki o da benim yüzümden değil, bir kere de sen minik bir ödün ver!!!! YOOOOOK! 

Koskoca global şirketsin, ayıp değil mi? Bana ve hakkıyla çalışan herkese zam yapmamak da nedir? Şu enflasyona yedirme bari bizi! Ürünlerine, kur farkıyla, çatır çatır zam yapmasını biliyorsun!!!

Yetmezmiş gibi, her an online toplantı yeni adeti üzerine, yıllık konferansı da online'a taşıyıp, bir de organizasyonun lokal ayağını organize etmeyi de yıktın mı üstümüze... Bu global toplantıların en güzeli yurt dışına çıkıp, yiyip içmek, dolaşıp durmaktı... Bir hava değişikliği idi... Her şey ile ağırlanmanın verdiği rahatlıktı... Sanki hiç işim yokmuş gibi, bir de bu telaş ve koşturma sardı. Bilgisayar ve telefon başında gece 23:00'lere varan trafik yüzünden artık bayılma noktasına gelmiştim ki, HR'dan şöyle bir mail düştü: "Evden çalışmaya başladığımız Mart 2020 itibari ile, daha az çalıştığınız ve bu Covid döneminde şirketimize desteğiniz için, şu kadar ücretsiz izinlerinizin sisteme girişlerini rica ediyoruz."



"Bırak o izni kullanmayı, benim bu izni sisteme girmeye bile zamanım yok!" serzenişlerimize hepimize atılan standart bir cevapla çaresizce kalakaldık. Ayıptır!

Bir de "aman işsiz kalmayayım" korkusu salıyorsunuz!! Resmen kölecilik bu!! Yazıktır!!! Günahtır!!!

Onca yoğun iş temposunda, evde yemek de yapamadım, hatta Migros siparişi bile hazırlayamadım. Öyle ki, 1 haftadır tuvalet kağıdı yerine kayıt havlu kullanıyoruz!! Evdeki vatandaşın da bir gram katkısı yok zati! Her iş bende!!!! 😤 (Neyse, o zatı geçiyorum, onunla ilgili ayrı ve uzun bir yazı lazım 🤬) 

Dışardan yemek söylemekten içim de kurudu. Maalesef Yemek Sepeti'nden Fast Food dışında bir şey çıkmıyor. Pizza, KFC, Burger, Sampi, döner, vs. Bir de Fast Food deyip geçme! Eli yüzüne bakılır bir döner olmuş 40 lira. Bize normalde veriyorlar günlük 25 lira. Şimdi ondan da az. Ahhhh bir de kıyamam, esnafım da zaten darda ki... 😢

Velhasıl, çok zorlu günler geçiriyoruz. Ve yine, her zamanki gibi, çalışan, işçi ve esnaf bunların en dibini yaşıyoruz!!!

Şu 20 yıllık iş hayatımda, garipseyerek ve sinirle, "İş sorumluluktur ve her daim, ne olursa olsun, her koşulda, o iş yerine getirilir." ile karşılığını verdiğim, "Madalya taktılar mı?" kafasındakileri ilk defa anlıyorum! 

Kurallara uyumlu, belirli bir disiplin çerçevesi içerisinde yetişmiş, sabırlı ve otoriteye saygılı bir garip X nesliyiz işte! 20 yıldır aynı sadakatle görevlerimizi yerine getiriyoruz.



Ne diyecektim?

Heh, bundan sonra, ne kadar ekmek o kadar köfte! Haydi bakalım! Buraya yazıyorum 17:00'den sonra bilgisayarını kapatmayan ne olsun!!!! Tamam tamam, telefondan da bakmayacağım maillere! 😜

Niyet ettim ""Madalya taktılar mı?" kafasına" girmeye...

Kendimden geçtim anasını satayım. Yatıyorum çalışıyorum, kalkıyorum çalışıyorum!!!! Ama bu sefer, pis sinirlendim. Yıkıldım resmen. Bozuldum, kırıldım, üzüldüm. Endişe zaten her daim. 

Ama bu böyle devam edemez zaten. Bilgisayar başında, bu sandalyede çürüyüp gideceğim. Sokağa çıkmayalı, açık hava almayalı haftalar oldu. Özel sağlık sigortası ne kadar kurtaracak beni.

Demem o ki, "seve seve" bakacaksın kendine!

Ne diyor Ayurveda: Güzel yaşlanmak, kimseye muhtaç olmadan, düşmeden, zinde yaşamak tüm mesele!

O yüzden güzel Bikini, bunun bir yolunu bu-la-cak-sın! 

Ya-pa-cak-sın! 

Nokta!



 

Şimdi, Şubat ayı, Sevgi ayı olduğuna ve kendisi de geldiğine göre, kendini, bedeni sevmenin, hatta ona tapmanın zamanı da geldi.

Bu kapitalist işler yine devreye giriyor burada amman dikkat. Neymiş, yine kendinden başkası için bir şey yapacakmışsın, kendinden başkasına aşık olacakmışsın, ona en güzel şeyleri alacak ve en güzel günü geçirtecekmişsin. YOK ÖYLE DAVA! ARTIK YEMEZLER! En çok kendini seveceksin arkadaş! En çok kendine güzel hediyeler alacaksın, en çok kendine güzel zaman geçirteceksin! Ve evet hatta kendine tapacaksın! KENDİNİ ÖNCELİK YAPACAKSIN! 

Hep ayıp diye öğrendik, bencillik feci dedik. Hayır efendim. Tüm dünya tam da bu yüzden fena! Kimse kendini sevmiyor ve tüm sevgiyi dışarıda arıyor! Herkes karşıdan beklediğinden, kimseler aradığını bulamıyor! Bulamadıkça da çıldırıyor, hırçınlaşıyor, ve dünya ondan zindan oluyor!

İlan ediyorum: Bu Sevgililer Günü, başkasından aşk dilemek yerine, kendine hak ettiğin sevgiyi, ilgiyi, alakayı, tutkuyu gösterme zamanı.

Bir de ne güzel bir Şubat ayıdır bu. Tablo gibi. Pazartesi başlıyor, ay Pazar günü bitiyor. Tam tamına 4 hafta. 

Benim gibi düzen sevenelere gelsin. 😃




Ne güzel de yazmışım vakti zamanında şurada: yazı için tıkla! 

Ben bu I LOVE MY BODY tablosu üzerinden yürürüm be! Gelsin Bikini'nin namı diyar Challenge Tabloları. 👊🏼

Tabi ben bir önceki yazımda derlediğim kışlık günlük rutinimi yapmaya çalışacağım ama (yazı için tıkla!) bu tablodaki başlıklara odaklanmak asıl kendime SEVGİYİ getirecek. 

Bir de mutlaka, şu sürekli dışardan Fast Food yemek söylemenin önüne geçmek zorundayım. En azından, market hali ile hazır yemek alayım. O bile bir nevi daha iyidir. Hiç olmazsa ekmek, dürüm arasından tabak sunumuna geçmiş olurum. Hazır köftedir, artık schnitzel olur, hazır yıkamış salatadan, doğranmış sebzelere kadar ne varsa kardır. O tablodaki sağlıklı yiyorumu hiç olmazsa böyle başarmış olayım.

En az 7 saat uyku önemli. 23:00 gibi yatmak harika.

Bitki çayları dahil gün boyu sıcak/ılık su içmeler...

Saat akşam 6'dan sonra sıvı dışında yemek tüketmemek, hem gençlik, hem enerji, hem de incelmek demek.

Plank, başlı başına mucizevi. Zaten bir mat başına geçince arkasından bir sürü daha pozlara giresin geliyor. 

Bedenime bakımlar, masajlar, kendini şımartmalar...

...ve dizimden ötürü günlük 3000 ile başlayacak adımlar...


E tamam, her şey hazırsa, başlasın Şubat o zaman. 💪🏼





21 Aralık 2020 Pazartesi

NARDUGAN

 

"Bu tür zamanlar, onca koşturmalı işimizin arasında bir türlü zaman bulamadığımız o temel işleri yapabilmek için fırsatlar yaratır. Dolapları, depoları yeniden düzenlemek; tüm gereksiz stoklardan kurtulmak; temel bilgileri, prosedürleri yeniden çalışıp tekrar etmek; markanın özünü hatırlamak; tüm iş ortakları ile ilişkileri güçlendirmek, artık sana katma değeri olmayanları ile de yolları ayırmak, bunlardan sadece bir kaç tanesi..."



Hiç alçakgönüllü olamayacağım: Her organizasyonun sahip olmak isteyeceği o yönetici, o pazarlamacı benim!



Bu tür kriz zamanları ekipleri doğru yönlendirmek ve işleri yürütmekte üstüme yok! Pazarlama dediğin şey tam da bu zamanlarda ne tür stratejiler geliştirdiğinle başlar, marka kimliğini, değerini, DNA'sını tekrar tekrar hatırlamak ve hatırlatmak ile devam eder. Organizasyonu da ve tüm iş ortaklarını da tüm bunlarla motive ettiğinde de fark yaratmış olursun.

Aynı kafayla evimi, hayatımı da yönetiyorum. İş hayatımdaki dillere destan başarımı, ev hayatıma da "evde temizlik olmayan, dip köşe girilmeyen, atılmayan kullanılmayan, yenilenmeyen eskiler kalmadı" şeklinde yansıtıyorum. Salim kafa, en başta evliliğimi, sonra tüm ilişkilerimi de gözden geçirme fırsatı buldum. Şu an hayatımda olanları "affettiklerim, silip attıklarım, hala kafayı taktıklarım" gibi gruplara ayırdım. Sonra bi' ara her bir grup ile ayrı ayrı ilgileneceğim.




...de, şunların hiç birini bedenime, şu dünyada içinde var olduğum, kendimi ifade ettiğim tek gerçeğe, bir tanesini bile uygulayamadım! Bu 2 göz, bende 4 göz, dışarı baktığından mıdır, işi gücü hep dışarıdaki ile. Kendine dönmüyor, bakmıyor bir türlü. Niye?!

Yaw her şeyleri yıkadın pakladın temizledin: İş yerin ofisin, maillerin, ilgilenmediğin işlerin, ilişkilerin ve hatta zihnin.

Hadi ama artık sıra geldi BEDENİN!



Hem aslında bu zamana kadar, kışa hazırlık için, beden almak istediği yağı aldı. Maksimuma geldi. Şimdi o karbonhidrat ve şeker atakları da bitti, bitecek zati.

Evet kış fazla yağı olan için zor. Daha da ağırlaşmana, yavaşlamana ve hareketsiz, halsiz, tembel kalmana sebep olabilir. Sirkülasyon azalır. Bedende mukus ve tıkanıklıklar oluşur. Fiziksel ve mental yorgunluklar artar. Daha negatif düşünmeye, bağımlıklıkların oluşmasına, duygusal oburluklara yol açar. Ve tüm bunlar neticesinde bağışıklık düşer.

Oysa "Kışa uygun, doğru bir yaşam şekli ile hem bedeni, hem de zihni ve dolayısı ile de bağışıklığımızı güçlendirmek, kuvvet katmak, dinginleştirmek de mümkün. Hatta şekle girmek bile oldukça olağan." diyor Ayurveda!




Hem kış, bedenin en güçlü olduğu zamanlar da aslında. Fitness ve diğer tüm güç antremanlarını ve kasa çevirimlerin tam zamanı.

E madem zor günleri fırsatlara çevirmede ustalayız, kışı da içimizde bahara çeviriverelim. Fırsat bu fırsat, bu kış bir güzel güçlenip fitleşelim.




Bu arada kış mevsimi derken, doğa takviminden bahsediyor Ayurveda elbet. Anadolu insanının doğa ile bağı nasıl güçlüymüş, eski bilgilere, hele de eski toprak insanlarla karşılaştıkça, çok iyi anlıyorum. Ahhhh ya, Annanem şimdi yaşasaydı. Doğa ile uyum içinde yaşamak ve dolayısı ile hayatla baş etmek üzerine ne muazzam yöntem ve bilgileri vardı. Ahhh biz bunlara "Kocakarı" işleri dedik. "Kocakarı" bilgilerini ve en baştada "Kocakarı"'ları küçümsedik. Halbuki kadim bilgiler hep bu "Tanrıça Kadın"'lar, "Şifacı Kadın"'lar ile aktarılıyordu. Ahhh ahhh...Hep bunlar "erkek"'lerin işi, yok sözde modern tıbbın işi. Gün gelecek modern tıp, kadim bilgilerdeki şifaları tasdik edenden başka bir şey olmayacak. 
Ben daldım yine politik işlere! Neyse... 

Anadolu'nun Kocakarı takvimine göre kış, Zemheri ile, yani soğukların başlaması ile 22 Aralık'ta başlar. Ocak ortasıdan Şubat sonuna kadar kışın en ağır soğukları Ayandon soğuklarıdır. Kış, Kocakarı soğuklarının başlaması, Mart başında, yani soğuğun son dönemi ile de biter.

İşte yarın 22 Aralık itibari ile, yağ bağlamanın son döngüsü olan sonbaharın son günlerinden, doğanın desteğiyle kış günü yağ yakma metabolizmasına dönüşmenin Ayurvedik yolu:

  • Şimdi, şu sirkadyen şeysi hiç olmadığı kadar önemli. İdeal günlük rutin şöyle:
    • 06:45 Günaydın ve Sabah rutini:
      • WC
      • Diş fırçalama ve dil sıyırma
      • Bir kaşık bal ve ılıktan biraz daha sıcak bir bardak su
      • Yüzünü ve gözlerini gül suyu ile yıka
      • Burun ve kulaklara badem yağı damlat
      • Susam yağı ile yağ çekme ve gargara (5 dk)
      • Vücut Masajı: Kuru kese/fırçalama
      • Yağ masajı; Abhyanga; Duş
      • Yüz masajı; Gua Sha
    • 08:00 Surya Namaskar; Tibet'in 5 ayini; Pranayama; Meditasyon 
    • 10:30 Kahvaltı: Meyve
    • 12:00 Öğle Yemeği: Ana öğün
    • 13:00 Açık havada yürüyüş
    • 16:30 Hafif Akşam Yemeği
    • 17:30 Güç antremanı; fitness; Plank; Pranayama
    • 22:00 Ayak masajı; Meditasyon
    • 22:45 İyi geceler

  • Kendimizi sıcak tutmak en önemli konu. Sıcak yemek, sıcak su, bitki çayları, ısıtan baharatlar, bolca hareket, kalın yünlü giyecekler, yağ masajları, buhar banyoları, vs. önemli. Ve tüm bunların hemen ardından rüzgarda kalınmayacak, üşütülmeyecek.
  • Öğünlerde öncelik mevsim sebzelerinde, özellikle de keskin tada sahip yeşilliklerde. Ve diğerleri de: brokoli, karnabahar, kereviz, roka, havuç, pancar, marul, kişniş, biberler, pazı, karnabahar, maydanoz ve ıspanak.
  • Ama sebzeden de önce aslında baharatlar geliyor. Taze veya kuru baharatsız hiçbir şey yenmiyor. Karabiber, kuru zencefil ve kakule 3'lüsü eksik edilmiyor. Sonra uygun olan reçetelere kimyon, zerdeçal, dereotu, karanfil, tarçın ve diğerleri ekiliyor.
  • Tabakta sebzeden sonra en çok yer alacak olanlar baklagiller, elbette geceden güzelce ıslanmalılar. Bunlardan mercimek ve Maş Fasulyesi en hafifleridir. Diğerlerini ıslamak da yetmez, çok iyi baharatlandırmak ve tüm enfes Türk mutfağı tencere yemekleri gibi soğan ve sarımsak ile güzelce kavurmak lazım gelir. 
  • Karabuğday, kinoa, Amarant, Basmati pirinci, buğday yerine, harika seçenekler. Maya ve mayalanmış ekmeklerden uzak durmak gerekiyor.
  • Meyve kahvaltıda ya da en hafif akşam yemeği olarak tek başına yenmelidir. En başta limon, lime, greyfurt, elma, armut, nar, ayva, cranberry, yabanmersini ve kuru meyveler en iyi tercihlerdir.
  • Tuzu abartmasak süper olur.
  • Çay, kahve gündüz saatlerinde içilebilir.
  • Hayvansal ürünleri de abartmasak iyi olur. Yoğurt ara sıra ve öğle saatinde olsa da, ayran her daim içilebilir. Taze ve keçi beyaz peynir yine öğle saatlerinde, her daim olmasa da yenilebilir. Yumurta en iyi tercihlerden. Karides, balık ve tavuk yine öğle yemeğinde yenebilir.
  • Su çok da tüketmemek lazım. Bitki çayları yeterli olur kanaatımca. Bu dönemde doğada ve dolayısı ile vücutta su elementi çokça var zati. Olduğun bölgeye göre de değişir gerçi. İstanbul'un nem oranı oldukça yüksek mesela. Bir de çok fazla spor yaptıysan da, terlediysen, su kaybettiysen, e o zaman içeceksin illa. Mevsimine, yaşadığın yere, yediklerine, günlük aktivitelerine, hatta beden tipine göre değişen bu su ihtiyacını hesaplama meselesi, Ayurveda Doktor Hocam'a göre şöyle: "Günde 6 kere çişini yapıyorsan, yeterli su almışsındır." der. Bir de öğle saatlerine doğru veya akşam geç saatlerde suyu, bitki çayını çok abartmamakta fayda var.


Muazzam bir plan oldu. Mükemmeli yaptık. Evet ama kendini germemek de önemli. Her zaman ve her daim "Hiç yoktan iyidir!" felsefesi geçerlidir. Yani hiç birini yapamıyorsan, meditasyon, güç antremanı, 5 dakika yerinde zıplama bile yeterli. Ve ayrıca, disiplin, bedenden gelen sezgilerle birlikte kendiliğinden gelecek zaten. Çünkü bu, başlamak, yola koyulmak, bedene yeniden bakmak, kendine yeniden bakmak, kendine değer katmak, hayata can katmak, şifan ile şifa dağıtmak için en iyi zaman!

Hem biz Türkler için, Sümer geleneklerinde de olan, günün artık geceyi yendiği 22 Aralık, yeniden doğum, yeniden doğuş, NARDUGAN bayramı da değil midir zaten!

Narımız, bereketimiz, sağlık ve aydınlığımız bol ve daim olsun!

Güneş bayramımız kutlu olsun!




15 Ocak 2020 Çarşamba

Kış Programı



Ah bir fırsat bulsam da yazsam! Neler neler öğrendim bu Ayurveda derslerinden! Ne müthiş, ne zihin açan, hatta bilmem kaç seviye birden bilinç atlatan cinsten muazzam kadim bilgiler…
Ahh bir yazsam! Uzun uzun konuları anlatsam! Yok ki anasını satayım zaman!

Yazmak için emekliliğini bekleyen zavallı Beyaz Yakalı! Tüm hayallerini emekiliğe bırakanlardan! EYT'yim bir de ben! Yaşı olan anlar; yani emeklilikte yaşa takılanlardanım! Hayır, "emekli olsam, daha fazla insana yararım olacak, daha müthiş üretimlerim olacak" diyorum ama dinleyen de duyan da takan da yok! Neymiş, İskandinav ülkeleri bu sistemle batmışmış!!! Onlar insan koşullarında çalışıyorlar ve genç nesilleri çok az diye uzun uzun yine anlatasım var da... İş şartları, yaşam şartları, neredeyse yılın yarısı kadar tatilleri (2014'te konuyu ne tatlı yazmışım, yeterince tatil yapamamak hırsıyla: "Asgari Tatil ile yap bakalım programını #beyazyakalı!". Kıyamam!; yazı için tıkla!)... Maaş desen...
  • Norveç 7.sırada: Kişi başına düşen milli gelir: 72,566 dolar
  • Danimarka 14.sırada: Kişi başına düşen milli geliri: 55,230 dolar
  • İsveç 16.sırada: Kişi başına düşen milli gelir: 52,147 dolar
  • Türkiye ise 10,153 dolarla, kişi başına düşen milli gelir sıralamasında 76. sırada
Zati gelir seviyesinin mutluluk seviyesi ile hiç bir alakası yok da, ben yine de "ekonomik olarak battılar" için açıklama yapayım istedim.

Kopenhag


Buyurunuz Birleşmiş Milletlerin (BM) yayımladığı Dünya Mutluluk Raporuna: Der ki; dünyadaki en mutlu ülkeler, en zengin ekonomiler değil, güçlü sosyal devlet ve kurumsal desteği bulunan ülkeler.
Ülkelerin gelir, sağlıklı yaşam beklentisi, sosyal destek, özgürlük, güven ve cömertlik değişkenleri bakımından kıyaslandığı raporda, birinciliği alan ülke Finlandiya. Wuhuuuuuuu. Bu bir İskandinav ülkesi değil mi?!!!!! Finlandiya'yı ilk 10'da Danimarka, Norveç, İzlanda, Hollanda, İsviçre, İsveç, Yeni Zelanda, Kanada ve Avusturya takip ediyor. İlk 10'da 5 İskandinav ülkesi yer alıyor!
Daha da bir şey demiyeyim!!!!!!


Muhteşem Kopenhag belgeseli Işıl Bayraktar Thomsen


Sisteme bir kaç saydırıp, içimizi döktüğümüze göre, şimdi konumuza geçebiliriz. 

Allah'tan şu "Temiz Kasım"'ı yapmışım, yoksa ne olurdu şu an halim hiç bilmiyorum?! O Aralık ayının 09:00-22:00 çalışma temposuna, neredeyse her akşam eklenen yemekler, içmekler, davetler, buluşmalar, coşmalar, kudurmalar… Hafta sonlarına girmiyorum bile.

Velhasıl, hemen bir Kış Programı yapayım, en acili ve en Ayurvedik düzenlisinden.




Kış günü rutinler pek mühim. Sabah 06:30 gibi uyanıp, sabah rutinimi ve meditasyondan, pranayamaya, surya namaskaraya kadar hepsini gün doğmadan yapayım.


Yemek şu düzende:

09:00: Akşamdan suda bırakılmış ceviz ve çiğ bademler (bir avuç) ve bir kaşık tahin pekmez. Bir kaç kuru meyve de eklenebilir.

12:30: Öğle Yemeği: Canın ne isterse, ne kadar çekerse hepsini yiyeceğin en kral öğün. Baklagil dahil tüm proteinler bu öğünde alınacak.

17:30: Sebze ya da meyveden oluşmalıdır. Sebze çorba veya etsiz sebze yemeği ya da salata ya da sadece meyve. İlk zamanlar, erken akşam yemeği zor olabileceğinden, haşlanmış 2-3 yumurta da olabilir.

Mevsimde ne varsa o yenecek. Elbette ki, olabildiğince, GDO, koruyucu, renklendirici, tatlandırıcı, hormonlu, antibiyotikli, pestisit, işlenmişlerden uzak durulacak.
Yemek aralarında bol bol sıcak su, taze zencefil ve limonlu şahane olur, ve bitki çayları içilecek.

İşten eve gelir gelmez meditasyon yapmak, o akşam yeme ve içme sapkınlıklarının önüne geçecek! Hatta 1-2 dakika da plank'a durmak, aklını bedenine getirecek!

22:00 dedin mi, yatakta yatmış, mışıl mışıl uykulara dalmak üzere olmalısın.





"İşten en erken 22:00'de çıkıyordum zati. Arkasından biraz dinleneyim, azdan kafam dağılsın derken, alıştım gecelere, hatta gecelerden sonra yatmalara... Nasıl olacak ki şimdi o iş?" diyorsun!

Bir anda olamayacaksa da, şimdi yine çok önemli olduğunu tekrar tekrar öğrenince, ve zaten Aralık boyunca herkeslerle partileyip akşamlara gecelere, arkadaşa dosta, yemeye içmeye doyduğunu düşünersek (!!!), artık bir zahmet evine dönüp kışı gerektiği gibi geçirmenin zamanı gelmedi!
Ayırca, illa bir halt yiyeceksen, gündüzler çuvala mı girdi? 🤪





"İş seyahatlerim var; hem de yurtdışılı! Hem de bu haftasonundan gitmem gerek!", "O geçsin, sonra başlarım..."

O geçsin, bu geçsin!! Nereye kadar Bikinim?! Hayatta önüne hep bir şeyler çıkacak zaten.

Bana bak, ya çıkarsın hemen o "battı balık yan gider" bataklığından ve derhal dönersin "ne yaparsan yanına kar", "hiç yoktan iyidir" akıl ve fikrine, ya da...

Aaaa tamaaaam, her akşam "Bugün bedenin için ne yaptın?" sorusuna sosyal medyada, cümle aleme hesap verilecek!





Ve Susan Miller ne diyor Ocak ayı falında?! Tüm yıldızlar senin için toplanıp, incel diye yardımına sıralanmış! Evet aynen! Satürn ve Plüton aradığın disiplin için arkandalar. Mucizelerin gezegeni Jüpiter de Ocak itibari ile neredeyse tüm yıl altıncı evinde olacak. İçgüdün seni sağlıklı olandan yana tercihler yapmaya itecek, doğal olarak kolayca kilo verecek, ve yüksek enerjilerle dolu olacaksın.

Evren senden yana bebeğim!

Öyleyse, tarih yazmak için şahane bir yıl bu 2020! Değil mi?!






12 Aralık 2018 Çarşamba

22:30


Sonbahar şeysi yapacaktık daha; ne ara kapıya dayandı kış?!!

Nasıl yapacaktım zati?! Menopoz semptomları öyle bir hortladı ki! Dinmeyen göğüs ağrıları, nefes almamı zorlayan şişkinlik, rahatsız edici o yanma, koltuktan kaldırmayan yorgunluk, ateş basmaları, uykusuzluk. Bir de sinir var tabi. 

Günlerdir doğru dürüst uyku girmemiş gözüme. Göğüs sızıları doruk noktasında; koparıp atasım var! Dayanamıyorum! Her şeyi denedim geçmiyor bir türlü. Ağrı kesiciler işe yaramıyor! Anti-depresanlar, sakinleştiriciler... Yok! Uyuşmak için yemeklere veriyorum kendimi; yok! İçki; yok! 
Bir saniye dinse, bir saniyecik rahatlayabilsem! 
Tahammülüm kalmadı! 
Yok!
Çıldıracağım! 
Öyle ki, o deli trafikte zıvanadan çıkmışım, "Tamam" dedim, "Katlanamıyorum artık! Ölsem mi? Bu sıkıntılar başka türlü geçmeyecek."!!!! 

Gerçek mi, şaka mıydı bu aklımdan geçenler?!!!

...


"Allah'ım, yardım et!"

Eve nasıl geldim, ne ara aklıma OSHO'nun "Beden ve Zihni Dengelemek" kitabındaki meditasyonu geldi, hatırlamıyorum.
44 dakikalık meditasyonu sabaha kadar kaç kez tekrarladım bilmiyorum.
Gözümde yaşlar, sızmışım.

Uyandığımda...
Geçmişti!
Evet vallahi geçmişti!
Sızlamalar yoktu!
Allah'ım yardım etmişti!
Mucize gerçekleşmişti!
Öyle derin, öyle sakin, öyle huzur dolu bir nefesti ki o! 
O sabah...
Yeniden yaşama dönmüştüm.

Çok şükür.
Çok şükür.
Çok şükür.






"Önce bedenine iyi bakması gerektiğini idrak ediyor. Çünkü bedenimiz bu dünyayla irtibat kurabildiğimiz, deneyimlerimizi yaratabildiğimiz, bu yaşamımızda sahip olduğumuz en kutsal varlığımız ve tek gerçek evimiz. Mutluluk hali ilk olarak bedenimizdeki dengeden başlıyor. Eğer bedeninde denge yoksa potansiyellerimizi keşfetmemiz ve kullanmamız da güçleşiyor. Kişi bedenine iyi bakmanın sadece sağlıklı beslenmeyle mümkün olmadığını, beslenmenin yanı sıra başka bir dizi gerekliliği de içinde barındırdığını fark ediyor. Bu idrakla bedene iyi bakma halinin sadece iradeye bağlı bir disiplinle sürdürülebilir olamayacağını anlayarak, yaşamına farkındalığı artırıcı egzersizleri eklemeye başlıyor. Çünkü ancak farkındalık hali yükseldikçe kişi irade kulanmaya gerek kalmadan, bedeni için bilinçli seçimler yapabilme yetisini kazanmaya başlayabilir."
- Ebru Şinik, "Genleriniz Kaderiniz Değildir" kitabından


Ben dengemi de, öz benliğimi de kaybetmişim!






Sonra hızlıca sayfalarını çevirdim kitabın; "Günlük Rutinler"'in ilk adımı olarak "Uyku" diyor, "Biyolojik ritim" diyor.
"Yani güneş doğarken doğanın uyanmasıyla güne başlamak ve güneş battıktan birkaç saat sonra ortalama 22:30-23:00 civarı uyumak için yatağa girmek en sağlıklısı. Çünkü bedenin kendini hem fizyolojik hem de zihinsel seviyede yenilediği, toksinleri tahliye ettiği, hücresel yenilenmeyi gerçekleştirdiği saatler 22:30-04:00 aralığındadır."
"Buna göre yaklaşık 22:30-02:00 saatleri aralığında fiziksel bedendeki detoks işlemleri gerçekleşirken, 02:00-04:00 aralığında da zihinsel detoks süreci gerçekleşmektedir." 

Yaaaaa; nasıl da kopmuşum bu bedenin kendi olağanüstü döngüsünden?! Halbuki, vakti zamanında 2 yazımdan biri uyku üzerine. Hep günlük rutinlerim var; 22:30'da uykuya dalınan şahane zayıflama programlarım! O uyku ritüelleri hele kış dedim mi, en başa oturuvermiş bende de.
Şu en etkilendiklerimi şuraya not edeyim. Ritimden koptukça göz atayım. 

  • Pembe Rüyalar (Yazı için buraya tıkla!)
  • Zayıflatan Güzellik Uykusu (Yazı için buraya tıkla!)
  • Kış Günü Zayıflamanın Yolu (Yazı için buraya tıkla!)
  • 10 Adımda Kış Günü Zayıflamanın Formülü (Yazı için buraya tıkla!)
  • Yeni Yıla 10 kala EN HIZLISIndan Zayıflama Programı (Yazı için buraya tıkla!)

Ve şimdi, okudukça anlıyorum, o 2 yıllık vegan hayatımdan sonra bir anda başlayan, milletin önündeki yumurtalara göz dikip, hatta saldırma, gece gündüz deniz mahsülleri aşerme hallerimi. Büyük ihtimal D vitamini de Serotonin de diplerde. Hem kışın gelmesi hem de menopoz dolayısı ile bunlara ihtiyacım da şiddetle arttı demek ki. Üzülerek, buruk, ama maalesef, başka türlü doymuyorum da şu ara. O derin meditasyonlar, içimde içgüdüsel bunları uyandırdı belki de. En azından hayvan refahına özen gösteren üreticilerden veya gözümle serbest gezdiğini gördüğüm köyden alayım yumurtaları. Nasıl bir açlıksa, günde 10 tane yiyesim var.

Omega 3'üm de yerlerde. Besin destekleri de almayalı çoooook uzun zaman oldu. Dur ben onları da bir düzenleyeyim.

Günlük rutinlerimi takip ettiğim, hem her birini hatırlatan hem de onlara uyma motivasyonu sağlayan şu tablolar da süper işe yarıyordu. Today diye bir app gözüme çalmıştı. Ben onu bir deneyeyim. Dilediğim fotoğrafla yaratacağım rutinlere check-list havasında yeni motivasyon eğlencem olmaya aday sanki.

Elbette kafamda saat 22:30'da yatmak ile ilgili sürüsüne soru işareti var. Geçen ofisten çıktığım saat zati 22:30'du. Yılbaşı partileri de başlayacak yakındır. Her akşam bir yerlerde, saat 22:30 itibari ile takılmacalar. Kızlarla yıl kapanış geceleri olacak illa. E yılbaşı gecesi eğlencesinin kendisi zaten 22:30'da başlar. 
Yani nasıl olacaksa???

Ama yine eski yazılarımdan fark ettim ki, "yaptığım kadarı" bile yanıma hep kar. Bir gün yatamadıysam 22:30'da, ertesi gün denemişim hep mesela. Olmadı bir ertesi gün. Motto: HİÇ YOKTAN İYİDİR!
Şimdi Pazartesi gününü tamamlayamıyorsam, geçiyor gidiyor bütün hafta. Tutturmuşum, "ya hep ya hiç" saçmalığını; hiçbir zaman hiçbir şey başlamıyor; balık hep yan, hep yatıyor! Yatıyor da, uyumuyor da!!! Hayır uyu hiç olmazsa?! O da yok!!!
Dedim ya, denge gitmiş!!!
Kafa da gitmiş olabilir mi acaba?!!! Eski yazılarımı okudukça feci şüphelerdeyim!!!!





Şu su içmek üzerinde de hep çok durmuşum. 3 litre konusu pek mühim. Yine bir app vardı. İşte şu: Water Buddy. Reklamlar dönüyor içinde, ücretsiz oluşundan ya, ama hatırlatmalar süper.

Bir de yemek günlüğü meselesi var. Instagram hesabının asıl amacı tam da buydu da, artık mekanizması farklı çalışıyor. Her bir yediğimi düzenleyip koymaya da zamanım olamıyor. Fotoğrafları çektiğimle kalıyorum. Ama destek ve motivasyon için post etmek de şart. Geçen, o gün tüm yediklerimi bir arada, tek bir sayfada görmemi sağlayan bir app bulmuştum: SEE HOW YOU EAT. Akşam eve gelince, daha fazla da bir şey yemeyeyim diye de, çektiğim bütün fotoğrafları incelesem şöyle. "Ne şahane öğünler yapmışım kendime bugün!" gururunu yaşasam. Sonra da olduğu gibi story'ye yüklesem. Olduğu gibi ama; ne yediysem, eksiksiz, hepsini!
Bence denemeye değer.

Yaw kaptırmışken, çoktandır düşündüğüm "Tibet Gençlik Pınarı, 5 ayin"'e de başlayıvereyim. Dengemi, döngümü şahanesiyle yerine getirir, düzeltir derim.

Gökcan Gökmen'in videosunu buldum. Nasıl tatlı anlatmış, hem de her bir detaylarıyla.






22:30'da yatacağım ya, 06:30'da da uyanıp, sabahları meditasyon ve Pranayama'larımdan sonra 3 ile başladığım ve her hafta 3'ün katları tekrarlarda arttırarak devam eder iken rutinime, yeniden dengede girerim yepyeni yıla be!


Yaw çene çene çene! Bi' uyutmadınız adamı!! 😜 
Saat 22:30'u oldu. mu?!
Benim uyumam gerek!
Çekilin.


Tatlı rüyalaaaarrr... 😊😴







20 Şubat 2015 Cuma

Cemreler Aşkına


Ve bugün, 20 Şubat, ilk cemre havaya düşer... Zorlu kış şartlarının sonu gelmiştir. Hava artık yavaştan yumuşamaya başlar. Derken, 27 Şubat'ta, ikinci cemre suya düşecek ve buzları eritecektir. 6 Mart geldiğinde, son cemre de toprağa düşecek, ona yeniden hayat verecektir. İlk kır çiçekleri açacak, o muhteşem ilkbahar başlayacak.





Baharın müjdecisidir cemreler...
İnsanoğlu cemre zamanlarını pek sever...






Eskilerde, cemre zamanlarında, önemli kişilere övgü şiirleri yazılırmış. Önemli kişiler de kendilerini öven şiirleri yazan şairleri ödüllendirirmiş. Bu şiirlere “Cemreviye” ve “Bahariye” denirmiş.

Gelenekler ne güzeldir. Bu cemre zamanı biz de geleneklerden gidelim. Madem, Şubat ayını önce kendimizi sevmeye ithaf ettik, önemli kişi olarak da yine kendimizi seçelim. Övgüler ile ödüllendirelim. Şiir yazmak şöyle dursun, destanlar döktürelim.

20 Şubat - 6 Mart boyunca, "I LOVE MY BODY" tabloma (şurada), cemreler düşsün bolca.

Kendime şu ödülü de sunayım: Günde bir kareyi yapmama özgürlüğüm olsun. 

Mesela, oldu ya; ki oluyor, can çekiyor; akşam 18:00'den sonra bir kaçamak yapasım gelecekse, mis gibi incelten güzellik uykumu almış, 3 litre Alkali suyumu kana kana içmiş, beslenmede seçimlerimi sağlıktan yana kullanmış, en az 1 dakikalık plank'a geçmiş, incelten güzellik bakımlarımı yapmış ve en az 5000 adımımı da atmış olayım.


Sevgi ve ödül dolu bu 15 gün, 
Bedenimize, yüreğimize cemreler düşsün...









2 Şubat 2015 Pazartesi

Mucizevidir Sevgi


İçinde SEVGİ oluşundan olsa gerek, seviyorum Şubat'ı.
Sevgilere sevgi katarak taçlandırmalı o halde, bu ayın her anını.





SEVGİ: varlığa, oluşa, hayata, yaşama bir minnet ifadesi... Teşekkür etmek yani... Ve MUCİZE, bunu hatırlamakta gizli...



Gelmiş geçmiş en iyi kişisel gelişim kitaplarından, The Magic ile 28 günlük inanılmaz yolculuğa yeniden çıkmak süper olacak gibi. ;-)




Önce ilk iş, KENDİNİ SEVMELİ!




Bedenini!




Sevdiklerini gözünden sakındığın gibi, ona da gözün gibi bakacaksın. Öyle ki; iyilik ile besleyecek, can susuz bırakmayacaksın. Ona istediği hareketi katacak, yenilenmesi için gerekli ne varsa vereceksin. Üstelik hiç de üşenmeden, aksine canı gönülden, aşk ile ihtiyacına koşacaksın. Yeter ki, sağlıklı, huzurlu ve mutlu olsun! 







Böylece...


Uyanınca ilk iş, tüm içini temizleyen ılık limonlu suya koşar...






...günlük 3 litre suyun peşine düşersin.




Gözün tüm gün sağlık ve mutluluk katan yiyecekleri arar...






















www.zeytiniseviyorum.org



...adım attıkça devam etmek istersin.






18:00'den sonra içini yormaz...







...ruh ve bedeni aşk ile bağlayan Plank'a geçersin.





Ona sevgi ile bakar...







...uykuya, tatlı rüyalara, huzur içinde dalarsın.







Tablo da yapalım; hepsi SEVGİ ile dolsun.







MUCİZEVİ bir Şubat ayı olsun!







Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...