Haşimato etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Haşimato etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Mart 2019 Pazar

Mart ayı, DETOKS ayı


İçimden nasıl bir canavar çıktı öyle?  İnanamıyorum! Anladım! Kış günü vücut bunu arıyor da arkadaş, bu nasıl bir doyumsuzluktur böyle? Bu kadar hayvansal proteine saldırmak nedir yahu?! Hayret ediyorum! Peynire bile zor bakabilen o vegan nereye gitti? 
O eski halimden eser yok şimdi! 🙄







Yalnız şahanesiyle karbonhidrattan, glutenden, rafine şekerden, fast food'dan kurtuldum ya! 
Ben ona sevinirim! ✌🏼
11 Şubat'tan beri glutensiz, tahılsız, şekersiz olmanın gururu içerisindeyim!






Şu akşam geç vakitlere kadar 
Cabernet Sauvignon'lu yemelere de dalmayaydın, bu kış günü kilo bile verecektin be Bikinim!






Maalesef vegan olunca dışardaysan hele, bazen gerçekten de yiyecek hiçbir şey bulamıyorsun. Açlıktan ya patatese ya da ekmeğe sarıyorsun. Bir ara, patates kızartmalı soğanlı dürüme dadanmıştım. Balık rakı muhabbettinde doymadığımdan ortaya patates kızartması söylüyordum. Sonra Patso'lar... Lay's Klasik'ler... Etsiz Ayvalık Tost'ları... İşlenmiş soyadan yapılan sözde peynir ve Veggie Burger'ler...

Patates olduk çıktık tabi!
Haşimato'yu da coşturdukça coşturduk!

"Her otoimmün hastalıkta olduğu gibi Haşimato hastalığında da şeker, un ve glüteni sınırlı, selenyum, probiyotik ve Omega-3’ü bol beslenmekte yarar var." diyor Osman Müftüoğlu ve bir sürü doktor ve araştırma da benim gibi Hashi'lere iyi gelmeyen yiyecekleri şöyle sıralıyor:
  • Şeker
  • Gluten
  • İşlenmiş gıdalar
  • Doymuş ve trans yağlar; kızartmalar
  • Soya ürünleri
  • Süt ürünleri
  • Filizlendirilmemiş baklagiller, tahıl, tohum ve kuruyemişler
  • Nightshades denen sebzeler: Domates, patlıcan, biber ve patates 
  • Guatrojenik sebzeler: Karnabahar, brokoli, lahana, Brüksel lahanası

Valla ne yalan söyleyeyim, şu gluten, tahıl, işlenmiş karbonhidrat ve kızartmalardan uzaklaştığımdan beri, kendimi çok enerjik hissediyorum. 💃🏼
Yazma enerjim bile yeniden yerine geldi sanki. 🙏🏼❤️
Hatta gücümü de toparlamaya başladım yeniden gibi. 
Plank'lara varyasyonlar eklememe ramak kaldı. 👊🏼





Ama şu da bir gerçek ki, et denen şey, çok ağır ve sindirmesi çooook zor. Sindirim sistemim bir ara tamamen durdu, o derece. Mideye lök diye oturuyor. Saatler sonra belki bağırsaklara ulaşabilirse de günlerce orada öylece oturup kalıyor!!!

Her ne kadar "Etobur-Otobur İkilemi" kitabında Michael Pollan, -yaw bu arada ne şahane kitaplar listelemişim "Sindirmek!" yazımda (listeye ulaşmak için tıkla!), muazzam derecede fikrim, görüşüm, ruhum aydınlanıyor- HOMO HEPOBUR diye adlandırdığı insanlar için şunları dese de;
"Dişlerimiz her şeyi yiyebilir özelliktedir -hayvan etini parçalamaya ve bitkileri öğütmeye yarar. Bir etobur gibi hareket edebilen çenemiz aynı zamanda kemirgen ve otçul gibi davranabilir; çenelerimizin davranışı, yemeğin özelliğine göre değişir. Midelerimiz elastini kırmaya yarayacak enzimler üretir. Elastin ette bulunan ve başka hiçbir yerde bulunmayan bir proteindir. Metabolizmamız yalnızca bitkilerde bulunan birtakım kimyasal bileşenlere (örneğin C vitaminine) ya da yalnızca hayvanlarda bulunan bileşimlere (örneğin B12 vitaminine) ihtiyaç duyar. Bizim için çeşitlilik bir tattan ziyade biyolojik bir gerekliliktir."
ben, Michael'in yazdığı 2007'den beri bile çok şey değiştiğine inanıyorum. Et dediğimiz şey öyle bir fabrikasyon oldu ki... Belki, o da, tamamen antibiyotik ve hormon yüklü bu fabrikasyon etlerden bahsetmiyordu!!! Ve bence, zaten genetiğimiz de her Allah'ın günü et yemeği sindiremiyor!

Yuval Noah Harari'nin ünlü "Sapiens" eserinden de anlaşılacağı üzere, milyonlarca yıl boyunca, insanoğlu ot, meyve, kabuklu yemiş, böcek ve aslan, çakal, sırtlanlardan geriye kalan leşlerin kemiklerinden sıyırdığı ilikler ile beslendi. Sonrasında, sadece yüz bin yıl önce, pek akıllı Sapiens atalarımız ateşi kontrol etmeyi, yani yemek pişirmeyi ve o ateşi silah olarak kullanmayı, keşfedince, normalde sindiremediği -buğday, pirinç ve patates gibi- yiyeceklerden başlayarak, besin zincirinde çok büyük bir sıçrama yaşadı. Öyle hızlı bir sıçrayıştı ki bu, ne ekosistem, ne de vücut biyolojisi gerekli adaptasyonları yapmaya fırsat bulamadı.

Şimdi, bir de, şu son 21. yy. çılgın hıza ulaşan endüstriyel, genetiği ile oynanmış, yapay besin üretimini, o "besin" denilenleri sürekli tüketip, bağımlısı olduğumuzu, dahası "doğal" olanı (doğa anayı) yok ettiğimizi düşününce, Yuval Noah Harari'nin, "Bu Sapiens, bu kafayla 1000 yıl daha yaşayamaz" tezi de gerçekleşecek gibi gözüküyor!!!





Bu Sapiens önüne gelen her haltı yiyor da, o sindirim sistemi henüz o her haltı sindiremiyor! Bütün hastalıklar da bundan doğuyor!


Zira, bir Ayurveda atasözü boşuna demiyor:
"Ne yediğin değil, ne sindirdiğin önemlidir."



Velhasıl, araştırmalara göre Hashi'lere iyi gelen, Haşimato'yu tedavi eden gıdalar şöyle:
  • Kemik suyu (tabi ki de serbest gezen, doğal otlayan, mera hayvancılığı)
  • Sağlıklı yağlar: Hindistancevizi yağı, avokado, Ghee, zeytinyağı
  • Deniz yosunu ve sebzeleri
  • Yeşillikler, otlar ve suları
  • Fermente sebzeler, probiyotik
  • Doğal avlanan, çiftlikte yetişmemiş, deniz ürünleri ve Omega-3 zengini chia
  • Serbest gezen, doğal otlayan, antibiyotik ve hormondan uzak hayvansal ürünler; yumurta
  • Filizlendirilmiş maş fasulyesi
  • Orman meyveleri
  • Zerdeçal
  • Zencefil

Yani şöyle bir balkınca ve inceleyince, bu Haşimato da aslında besbelli bir sindirememe problemi. Hatta Ayurvedik bakış açısıyla, bu bildiğimiz Geçirgen Bağırsak Sendromu!!! Dolayısı ile tedavisi de aynı!!!!
Konu dönüyor dolaşıyor, hep kadim bilgilere dayanıyor.

Dünyayı, insanlığı bu kadim bilgiler kurtaracak, ahanda buraya yazıyorum!

Şimdi üçüncü cemre de düşmüşken, o Ayurverdik detoksların da zamanı gelmiş demektir. Ayrıca, Ayurveda'ya göre kıştan çıkmak kilo vermeyi gerektirir. Bünyenin, bedenin doğası gereği, baharda tüm fazlalıklarını bırakası gelir.

Demem o ki, sen hem Menopozlu hem Hashi'linin bile kilo verme yardımcısı ilkbahardır; yani zamanı artık gelmiştir!!!!! 








AYURVEDİK İLKBAHAR DETOKSU


İlkbahar detoksu, Mart ve Nisan aylarında, çalıştığım günlerde, hafta içi, gelirli besinleri çıkararak beslenme ve çalışmadığım dinlenme günlerinde, hafta sonu, iki gün boyunca sadece sebze suyu içilen oruçtan oluşur.




Aslında mesele o bolca dinlenebildiğin, stresten uzak olduğun iki günlük sebze suyu orucuna bünyeyi kademeli olarak hafta içi hazırlamaktır. Bir anda sadece sebze suyu orucuna geçiş, bedene stres yükler. Bu fiziki stres, duygusal stres gibi, yani korku, endişe, öfke ve pişmanlık duygularının yarattığı huzursuzluk, bağışıklık sistemini zayıflatır, kortizol seviyesini yükseltir ve bedenin doğuştan gelen kendini iyileştirme mekanizmasını engeller!

Kilo vermeye ihtiyacı olmayana, ki yine de kıştan kalan o "ama", yani gitmesi gereken fazlalık illa ki gidecek, tam anlamıyla bozmadan yapılan 2 haftalık program bağırsak temizliği için yeterlidir. 

Benim gibi Hashi'lerin en az 30 gün devam etmesinde fayda var.
Belki haftada bir gün, ama o oruca uzak olan günde bir "toksik" günü yapılabilir. 
Ama amaç toksik günler yaratmak olmamalı tabi. 😁






Mesela benim o haftasonu sebze suyu orucuna hazırlanmam için:
   



Pazartesi-Salı:

  • BIRAK!:  Tatlandırıcı dahil şeker, tatlı, kafein, alkol, rafine gıdalar, fast food, kızartılmış yiyecekler ve kırmızı et; ben zaten yıllardır tavuk da yemiyorum.
  • Kahvaltıyı atla.
  • Gün boyunca bolca sıcak su ve taze zencefil çayı yudumla.
  • HASHI'LERE NOT: Bolca Haşimato'ya iyi gelen besinleri ve mevsim sebzelerini tüket.




Çarşamba-Cuma:

  • BIRAK!:  Tatlandırıcı dahil şeker, tatlı, kafein, alkol, rafine gıdalar, fast food, kızartılmış yiyecekler, kırmızı et, tavuk, kuruyemiş ve süt ürünleri.
  • YE!: Balık (özellile küçük balıklar), fasulye ve mercimekler (tercihen maş fasulyesi ve kırmızı/sarı mercimek), yüksek kalitede yağlar (zeytinyağı, hindistancevizi yağı ve Ghee), organik yumurta, kinoa, basmati pirinci veya esmer pirinç, darı, karabuğday, yulaf, mevsim sebze ve meyveleri.
  • İÇ!: Günde bir bardak sebze suyu veya çorbası ve 2 bardak sindirim çayı
  • Gün boyunca bolca sıcak su, taze zencefil çayı, yeşil çay ve bitki çayları yudumla.




Cumartesi-Pazar:


  • BIRAK!:  Tüm katı yiyecekler.
  • İÇ!: Günde beş bardak sebze suyu veya çorbası ve 2 bardak sindirim çayı





Detoks Sonrası: Pazartesi (isteğe bağlı bir hafta uzatabilir)


  • BIRAK!:  Tatlandırıcı dahil şeker, tatlı, kafein, alkol, rafine gıdalar, fast food, kızartılmış yiyecekler, kırmızı et, tavuk, kuruyemiş ve süt ürünleri.
  • YE!: Balık (özellile küçük balıklar), fasulye ve mercimekler (tercihen maş fasulyesi ve kırmızı/sarı mercimek), yüksek kalitede yağlar (zeytinyağı, hindistancevizi yağı ve Ghee), organik yumurta, kinoa, basmati pirinci veya esmer pirinç, darı, karabuğday, yulaf, mevsim sebze ve meyveleri.
  • İÇ!: Günde 1-2 bardak sebze suyu veya çorbası
  • Gün boyunca bolca sıcak su, taze zencefil çayı, yeşil çay ve bitki çayları yudumla.



DETOKS BOYUNCA İZLENECEK GÜNLÜK RUTİNER:

  • Gün boyuca bol miktarda sıcak su yudumla.
  • Detoks boyunca sauna veya hamam detoksa yardımcı olur.
  • Derin doku ve lenf drenaj masajı toksinlerin atılmasını destekler ve hücre yenilemesini teşvik eder.
  • Günlük yürüyüş, hafif koşu, yoga, pranayama ve meditasyon yap.
  • Kalkar kalkmaz dişlerini fırçala ve dilini sıyır.
  • Bir bardak sıcak su iç. Karaciğeri ve bağırsakları daha da güçlendirmek istersen, suya birer çay kaşığı limon suyu ve bal karıştır. Yalnız, bal sıcağa dayanıklı değildir. Toksine, zehire dönüşür. Kaynar su yerine ılığa dönük sıcak su tercih etmek daha şifalıdır.
  • Sabah bir çay kaşığı susam çiğnemek, sindirimi ateşler. 
  • Sabahları vücudu kuru fırça ile fırçala.
  • Yağ masajı yap.
  • Ilık bir duş sonunda sıcak/soğuk hidroterapisi uygula.
  • En kuvvetli ve önemli öğününü, öğle saatlerinde, sindirimin en ateşli olduğu 12:30'de yap.
  • 18:30 gibi hafif bir akşam yemeği ye.
  • Atıştırma!
  • Yemeklerden 10 dakika önce bir dilim sindirim ateşleyicisi ve yemeklerden sonra da kavrulmuş rezene tohumu çiğne.
  • Meyveyi her zaman tek başına, öğünlerden yarım saat önce ya da üç saat sonra ye.
  • Süt ve ürünlerinini de tek başına tüketmekte fayda var. En azından diğer hayvansal proteinler, et, tavuk, yumurta ve balık ile aynı öğünde eşleştirmemekte şifa var.
  • Yine yumurtayı aynı öğünde farklı bir protein, et, tavuk ve balık ile eşleştirme.
  • 22:30'da yatakta ol. Uyku, vücudun arınma ve yenilenmesi için ilaç.




DESTEKLER:

  • Omega-3 ve Krill yağı
  • Probiyotik
  • Sindirim Enzimleri
  • Spirulina
  • Kolajen
  • Magnezyum




Hemen bu Pazartesi başlayayım. 

Hadi yaaaa, bu Çarşamba Hale ve Gözde'yle akşam üstü meyhanesi yapacağız. E, öbür haftasonuna şipşakçı kızlar grubuyla fotoğraf turu var. Amanın ay sonunda Burçak'ın 41'ine basmasını, Ayşe ve Serap'la pijama partisi ile sabahlara kadar 41 kere kutlayacağız. Bir de işteki kızlarla bir stres atma gecesi vardı!!! En önemlisi, yılın ilk tatili, 23 Nisan'da; Pazartesi'yi birleştirip İzmir'e kaçacağım!!!!!

...

İzmir'e? Ege? Bu yılın ilk Ege'ye inişi olacak!!!! 🤩😍
E o zaman, rakı sofrasında alttan sebze suyu mu çekersin, ya da "sek  içiyorum" deyip su mu götürürsün bilmem, Ege, ince bir inişi hak ediyor bence Bikinim! 💪🏼








4 Temmuz 2015 Cumartesi

Hadi inşallah


Matofin'e daha fazla dayanamadım, bıraktım. Zaten Haşimato'nun verdiği yorgunluk var, üstüne bu diyabet ilacı ile tam uyurgezere döndüm. Göz kapaklarımı açık tutmak için harcadığım enerjiyle 2 kilo verdim, o derece!

Tiroid için ilaca başlamadık zaten. Aman eksik kalsın. İçim dışım doktor, test ve ilaç oldu.

Derken, o olağanüstü şahane programıma uyunca, dün sabah da ne göreyim tartıda:





Ki, 2 sabahtır, Sun Salutation'ımı yapamıyor; uyku durum hali devam ediyor çünkü; akşamları da bir Tadelle King Size götürüyorum.
Günlük minimum 5000 adımı bile yapamadığım zaman oldu. Ha zati, yapabilsem de ancak o kadar hani.







E bir de dün akşam bunun kutlaması yapıldı. Hayır bu kutlamalar neden yemek ve içmek üzerine odaklı hep, anlamıyorum yani.
Bu sabah tartıya korkuyla çıktım ya... Ama bir bakmışım ki 61.6. Olleyyyyyyy...
Aman, "Ahanda bu iş pek kolay" şımarmalarına girmek yok! Ki bu en tehlikelisi... Dağılıverirsin valla...

Şimdi, her şeyleri daha da şahane yaparsam, Pazartesi 59'u, kıyısından köşesinden görür müyüm ki?
25 Temmuz'a biletimi de aldım. 3 hafta var. 54'lere düşsem mesela. Olur mu ki acaba?

Hadi inşallah... <3 <3 <3 <3








23 Haziran 2015 Salı

Çok fena dirençlere gelmişim!!!


Prof. Dr. Dahiliye amcama göre de turp gibiyim. Hayır bileydim, kanımdaki vitaminleri mineralleri ölçeceğini, ona hepsinin optimal olduğunu söylerdim yani. Onca teste gerek yoktu hani. :-p

Prof. Dr. Kadın amcam kılıklı o da; "Bunlar doğal kilolar. Biraz dikkat ettin mi, verirsin hepsini.". Yemek günlüğüm, Instegram hesabımı açıp, yediğimi içtiğimi dökesim geldi önüne de, neyse şimdi.

"Böyle de güzelsin." tatlılığıyla da bitirmiyorlar mı konuşmayı, bir şey de diyemiyorsun ki.


Ayrıca, bence de, kadın vücudu her hali ile güzel. Bizzat şuraya yazmışlığım var.







Amma ve lakin, o dolgun hatlar da, ince bir bel ile çekici. O seksi WHR=0,70 oranlı olanı (detaylar için tıkla) yani. 
Dahası, "sağlıklı kadın"'ın tıbben tanımı da, tam da bu.







Şaka etmiyorum. Bel bölgesinin yağlanması, iç organlarının da yağlanması demektir, ve hele hele kadın için çok tehlikelidir, ölümcüldür.



Aldım soluğu Bayan Prof. Dr. Endokrinoloji'de.

Durum şu:


  1. Ne kadar hormon terapisi görüyor olsam da, ki ben bir ara onu da bıraktım, gerçek östrojenin yerini alamıyormuş bu sentetik hormonlar. Bedeni kandırmaya yönelikmiş bu terapiler. Östrojenin azalması ile vücut daha az yağ yakmaya yönelmek ile kalmayıp, yağ yapan pis bir enzimi de harekete geçiriyormuş. Adı ALDH1A1 olan bu sinsi enzim, en tehlikelisi olan iç organlar etrafında yağ birikimlerine sebep oluyormuş.
  2. Ve maalesef bu yağlanma, bende, Tip 2 Diyabet'e, İnsülin Direnci, (Karatay Teyzemin ekleyeceği üzere) Leptin Direnci yani (Prof. Dr. Ahmet Aydın'ın tanımıyla) Metabolik Sendrom'a yol açmış.
  3. Bunlar yetmezmiş gibi, Tiroid ultrasonunda çıkan, çeşit çeşit nodüller. Tam 24 tane. 2 tanesi biraz büyük gibi ama, neyse ki, şimdilik bir biyopsiye gerek yok. Yakın takibe alacağız.
  4. Kan testlerini inceleyince de, ne görelim?! Meğer bende Haşimato hortlamış. O da yetmemiş, Tiroid hormonları hızını düşürmüş, Hipotiroidi hastası da olmuşuz.



Daha başka kilo yapan hastalık var mı bilemedim!!! Tam başlayacağım isyanlarıma, sövmelerime, hatta dümdüz saydırmalarıma, ağzım dolu dolu, içten içten böyle; garip bir rahatlama düştü içime.

Tüm bu yaşadıklarımın, sebepleri çıkmıştı artık ortaya...


  • En sağlıklısıyla besleniyor olsam da gittikçe artan kilo ve yağlanma,
  • Dinmeyen ödem ve şişkinlikler,
  • En şahane uykuları alsam da, geçmeyen, süründüren yorgunluk, halsizlik, isteksizlik hali,
  • Karbonhidrat atakları, tatlı krizleri,
  • İlaca bile inat eden kabızlık,
  • Şu sürekli "Burası çok soğuk"'lu üşümeler,
  • İncele incele sürekli kırılan, artık oje sürülemez olan tırnaklar,
  • Baş ağrısı, kas krampları...



Sonunda...
Ne ile savaşmam gerektiğini biliyorum artık...


Yaz üstü gelmeyeydi hepsi üst üste, iyiydi de...
Neyse...








Şimdi, hiç zaman kaybetmeden;






  • En pembe GI ile beslenme zamanı...
  • Meyveye bir süre tamamen ara versem iyi olacak.
  • Hatta, tahıldan da uzak durayım.
  • Leptin dostumuz en şahanesiyle çalışsın diye erken akşam yemeği...
  • Tüm bu dirençleri kırmak için, akşamları en az 40 dakikalık yürüyüşler pek pek mühim.
  • Sabahları Surya Namaskar hormonlara şahane geliyormuş, onsuz güne başlamayayım.
  • Hatta iyicene yogaya vereyim kendimi... Öyle ya, beden ile bağlantıyı kopardık sanki...








Zati, tüm bu dirençleri de aşarsam, tarihe de geçerim herhalde. Kitap da çıkarırım üstüne: "EN ALAYLI İNCELME UZMANININ TÜM SIRLARI" diye. :-p
E ben gideyim o halde...









Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...